Sovyetler tarafından yapılmış.
Rusya Ana, çocukları olarak gördüğü Gürcistan ve Ermenistan’ı koruması altına almış.
Bulutların arasından manzara.
Çok çok güzeldi.
Kazbegi’nde Trinity Gergeti Kilisesi tepede kendini gösterdi. Yapım tarihi 14. yüzyıla dayanıyor.
Kazbek Dağı Büyük Kafkaslar’ın en yüksek doruklarından biri. Lav kalınlığı 33 metreyi bulan çift konik biçimli sönmüş bir yanardağ. Yüzeyini örten buz tabakalarından Terek Nehri’nin kaynakları doğar. Alçak yamaçları Alp tipi çayırlarla kaplı. Bu dağ, Puşkin ve Lermontov’un şiirlerine de konu olmuş.
O kadar yer gezdim, burada konakladığımız otel kadar beni etkileyeni olmadı. Kazbegi Rooms Hotel. Uzaktan ilk gördüğümüzden, yangından yeni çıkmış burası diye düşünmeden edemedim. Tamamı isli ahşapla kaplı. Bir kutu yanmış kibriti yanyana getirmişler ve sanki otel olmuş gibi… Erken teşhis, önyargı…
Her yer ahşap. Gördüğüm en büyük lobide gördüğüm en büyük lobi kütüphanesi.
Odalar da bir başka alemdi.
Odamdan önümde uzanan manzara.
Lobinin açık bölümü.
Yan odaları sizden ayıran demir teller.. Yerler de ahşap.
Akşam yemeğini açık büfe olarak alıp ertesi güne hazırlanmak üzere odama çıktım.
4×4 araçlarla kiliseye çıkacağız.
Yol çok kötü. Neyse ki mesafe fazla değil. Ne olursa olsun, tırmanıldı tabii ki.
Kilise uzaktan da, yakından da çok ihtişamlı ve öylesine fotojenik ki, fotoğraf makinesini bir an için bile gözünden ayıramıyor insan.
O bir yalnız çoban mı, değil mi??
Boşuna bir başyapıt denmemiş.
Yukarıdan aşağıya bakış.
Keyfim ve ben, fotoğraflamadan geçemedim.
Son kareleri de çektikten sonra geri dönüp Tiflis’e doğru devam ediyoruz.
Rotamız daha sonra Ermenistan olacak.
Bu kadar kapsamlı bir Gürcistan gezisi yaptığım için çok mutluyum. Ülke beni şaşırttı. Kule evleriyle Ushguli ve Kazbegi gezinin parlayan yıldızlarıydı.
İyi kalın, sağlıkta kalın.